Bir
işletme yerinde ve zamanında aldığı doğru kararlar, doğru yapılanma ve iyi
işletimle az maliyetli yüksek kaliteli ürüne/hizmete kavuşabilir.
Ancak, alıcısıyla buluşmamış hiç bir ürünün, hiç bir ticari değeri yoktur.
Bir işletme, elde ettiği ürünü/hizmeti, hedef kitlesiyle, herzaman dünya
ölçeğinde buluşturmak ister. Çünkü, bu buluşma ve etkileşim ticari memnuniyet,
yüksek kar, yeni yatırım ve büyüme demektir.
Daha dün, toprağımızı ekip biçerek ürettiğimiz malımızı, köy ve kasaba
pazarlarında alıcılarımızla biraraya gelerek, güle oynaya satıyorduk.
Gün geldi, bizler traktörle, fabrikalarla, yeni yeni teknolojilerle tanıştık.
Ürünlerimizi şehirlere, oradan daha büyük şehirlere ve nihayet başka ülkelere
taşıdık. Bu süreçte, her geçen gün, alıcılarımızdan bir adım daha uzaklaştık.
Alıcılarımızla buluşma, konuşma, çok zor ve çok masraflı hale geldi.
Bugün yarın derken bir gün, uzakları yakın eden sihirli bir sözcüğü,
''INTERNET''i duyar olduk ve bu mucizevi sözcük etrafında hızla birleştik. En
uzağımız, bir bilgisayar tuşu kadar yakınımıza geldi. Dünya küçüldü ve bizler,
yine sıcak, dostane ilişkilere, yeni pazarlara kavuştuk.
Ancak, iş bununla da bitmedi. İşletmelerin karşısına bu kez ağır rekabet
koşulları çıktı ve işletmeler, bu kez de rakiplerinden bir adım önde olma
gayret ve çabasına düştüler.
Bu konudaki yeni arayışlar, yeni meslek gruplarını oluşturdu. İşletmelerin fark
edilebilirliğini temin, toplam kalitenin yapılandırılması ve sürdürülebilir
olması, reklam çalışmaları v.b. bazı tanıtım yöntemleri olmazsa olmazlardan
oldu.
Bu yeni yapılanmanın temel sağlayıcıları, “multimedya” adı altında toplandı.
Bunlar içerisinde, bir işletme için, en hayati konu, “kurumsal kimlik”
çalışmasıdır.
İnsan, bir işletmeyi meydana getiren unsurların en önemlisidir. İnsan
davranışları, eğitim, kültür, bilgi, görgü v.b.'nin toplamından oluşur ve
birbirinden farklıdır.
Bu farklılıklar, çalışanlar arasında, iletişim bozukluklarına neden olduğu
gibi, “kurum kültürü’’nün ve “kurumsal kimlik”in oluşumunu da engeller. Oysa,
hiç bir kurum ya da kuruluşun geleceği rastlantılara terkedilemez.
Bu nedenle kurumsal düzeyde bir vasıtayı, bir disiplini otorite olarak
kullanmak her zaman gerekli olmuştur.
Tek tek bireylere yönelik otoriteler, hem riskli, hem yaratıcılığı kısıtlayan,
yok eden ve hem de uzun vadede başarısız otoritelerdir.
Bu nedenle, bireysel kimlikleri zedelemeden ve yaratıcılığı yok etmeden tüm
kurum çalışanları için ortak bir dil oluşturulması gerekir. Ortak dili
oluşturmanın en etkili yolu, “standardizasyon”dur.
Trafik ışıkları buna iyi bir örnektir.
Bilindiği gibi, kırmızı dur, yeşil geç, sarı hazır ol demektir. İster yaya,
ister sürücü olsun tüm dünyada trafiğe katılan her kişi, bu kuralı bilir ve bu
kurala uyar. Bu uygulamadaki başarısızlık ise, trafikte acı tabloların
yaşanmasına neden olur.
“Kurumsal standartlar” ve “kurallar”, güçlü bir iletişim ve anlatım
kabiliyetine sahip olduğu gibi bilgi ve iletişim teknolojisinin temel taşı,
kurumsal kimlik çalışmasının alt yapısıdır.
Kurum içi iletişim, kurum amacını algılama ve algılatmanın başarısı, ortak dil
alanının büyüklüğü ile doğru orantılıdır.
Ortak dil alanının büyütülmesi ve nihayet üst üste çakışmasının sağlanması ile
elde edilen bütünsellik, kurumun insan kaynaklarının, kurumsal amaca yönelik
ideal birlik ve bütünlüğünü ifade eder ki bu, kurum kültürünün, sağlam bir
kurumsal kimliğin, yüksek seviyede gerçekleşmesine imkan verir.
Kurumsal kimliğin sağlamlığı, onun değişmez olması demek değildir. Esneklik,
değişim, dönüşüm için çok önemlidir.
Bir kurumun, rakipleriyle başedebilme yeteneği, kurumsal kimliğinin sağlamlığı
kadar, esnekliği ile de doğru orantılıdır.
Değişen şartlar karşısında kendisini yenileyemeyen, güncelleyemeyen bir kurum,
kalıcı olmak isterken, rakipleriyle yarışamaz bir hale gelir. Böyle bir durum,
kurumun yok olma sürecini başlatabilir.
Kurumlar kendilerini, bu esneklik ve değişimler sayesinde daha ileri yada daha
başka platformlara, pazarlara taşıyabilirler.
Bir kurumun kurumsal kimliği, yapısal anlamda ne kadar güçlü olursa olsun,
sosyal, siyasi, teknoloji, ticari v.b. alanlarda yaşanmakta olan çok ve
karmaşık ilişkiler içinde ve küresel rekabet ortamında farkedilir olması çok
zordur.
Bu nedenle, kurumun, sahip olduğu ve sunduğu değerleri temsil edecek ve artı
değerlere sahip olmasını sağlayacak “formüller”e ve “vasıtalar”a gereksinimi
vardır.
Bu noktada yapılacak olan çalışmalardan biri de, doğru ve etkili bir ''kurumsal
kimlik tasarımı''dır.
Sosyal çevre, teknoloji, sanat ve kültürel anlayışlar, yöresel, ülkesel
farklılıklar taşır. Bu farklılıklar, farklı beğenileri de beraberinde getirir.
Bunların her biri kurumsal kimlik tasarımında göz önünde tutulması gereken
hususlar olup, özel olarak hazırlanacak kurumsal kimlik tasarımının, kurumu
doğru ifade etmesi ve rakiplerinden öteye taşıyabilmesi gerekmektedir.
Doğru ve etkili bir kurumsal kimlik tasarımı, grafik, teknik ve işlevsellik
dengesine dayanmalı ve kurumun gerçek ihtiyaçları doğrultusunda kurumsal kültür
ve kimliğini açıkça belirleyip, sahip olduğu ve sunduğu değerleri temsil edecek
“imaj”ı yaratmalıdır.
İmaj, kişi, firma, kurum, kuruluş hakkında üçüncü kişilere fikir veren bir
olgudur ve kendiliğinden oluşur. “Şey” ve “şeyler”e bağlı olup, esas olarak bir
“sonuç”tur.
Günümüzde ise, sosyal, siyasal, teknolojik gelişmelere, artan ticaret hacmine
ve küresel rekabete bağlı olarak yaratılan, varedilen bir çalışmadır.
Bu haliyle imaj için, bir poşet ya da bir vitrin benzetmesi de yapabiliriz.
Yaratılan ve algılatılan, reklam ve tanıtımın desteklediği bir imaj, kurumun sahip
olduğu ve sağladığı değerlerle her zaman aynılığı ifade etmeyebilir.
Böyle bir durumun riski çok fazladır. Böyle bir imaj, ilgili olduğu şey'de kısa
sürede yapılacak değişim ve dönüşümler için bir zaman kazandırabilir. Fakat
asla para ve itibar kazandırmaz.
Çünkü, aslolan şey'dir ve ancak şey'deki değişim ve dönüşümler, yeni imajın
oluşumunu ve güvenilirliği sağlar.
Kurumsal kimlik tasarımı, sabit ve bir defaya mahsus bir çalışma olmayıp zamana
ve kurumun faaliyetlerine paralel bir değişim ve eskime gösterir.
Bu nedenle, kurumsal kimlik tasarımlarında da, belli periyodlarla, artan
ve/veya değişen kurum faaliyetlerini de kapsayacak bir güncellemeye gidilmesi
ve imaj yenilenmesi zorunludur.
Kurumsal kimlik tasarımında güncellemeye gidilmesi çok kolay değildir. Çünkü,
güncelleme sadece görsellikte değil anlayışta da olmalıdır.
Hepimizin bildiği gibi, yakın geçmişte, mağazalarda değişmez bir tabela ile
karşılaşırdık.
Yazı şöyle idi; ''satılan mal geri alınmaz''. Bugün ise, artan ticaret hacmi ve
küresel rekabet nedeniyle, tüm faaliyetler müşteri odaklı hale geldi ve
''koşulsuz müşteri memnuniyeti'' anlayışı hızla yayıldı.
İşletmeler, müşteri odaklı faaliyet gösterirken, kendisini, hedefe götürecek en
önemli vasıta ''insan'' olacaktır. İnsanın en doğal iki davranışı ise “kabul”
ve “red”dir.
Bu nedenle, tüm uygulamalarda, insan psikolojisini, diğer hususlarla birlikte
düşünmek, güncellemenin gerekliliğine inanmak ve inandırmak, profesyonel
yöneticinin en önemli görevi olmalıdır.
Kurumsal kimlik tasarımı sonucu, sahip olduğu ve sunduğu değerleri, iyi formüle
edilmiş ve görsel iletişim araçları ile donatılmış bir kurumun mensubu olan bir
sekreterin, kurumun muhataplarına, telefonda söylediği sözler de, çok güzel ve
diğerlerinden çok farklı olacaktır.
''O''nun çalıştığı kurumun, logosu, flaması, araçları, kullandığı malzeme ve
materyaller, kılık kıyafet v.b. çok özel ve ayrıcalıklıdır. ''O'' da, diğerleri
gibi, böyle bir kurumda çalışmaktan memnunluk duymakta ve kurumuna karşı güçlü
bir “aidiyet duygusu” taşımaktadır.
Güçlü bir aidiyet duygusu, kurum çalışanlarını güçlü bir “motivasyon”a sevk
eder.
Varılan bu noktada kurumun kazanımları, zaman, para, işgücü tasarrufu,
birlik-beraberelik, kesintisiz üretim/kesintisiz hizmet, toplam kalite,
güvenilirlik ve prestij olacaktır.
Tüm bunlar, bir kurumda, kurumun içinde yer aldığı toplumda ve nihayet dünyada
“yükselen değerler”lerin birer sonucu ve yeni kazanımlardır.
Sebahat
başarır