16 Şubat 2014 Pazar

15 Şubat 2014 Cumartesi

ANADOLU'nun TARİH YAZAN KADINLARI

Yaradılışın gerçekliği ve doğallığı içinde yaşayan eski Anadolu toplumlarında kadın, inanış yönünden Ana Tanrıça, bu inanışa dayalı toplumsal hayat ve devlet idaresi yönünden kraliçe, yargıç, yönetici, amiral v.b. statülerde karşımıza çıkmaktadır. Toprağın, doğanın, yaradılışın ve bereketin simgesi Ana Tanrıça inanışına dayalı matriyarkal (anaerkil) yapıdaki bu toplumlarda kadın, doğurganlığı, yaşama kattığı canlıyı besleyip büyütmesi ile her zaman saygın bir varlık olarak görülmüş, her alanda yükseltilmiş ve yüceltilmiştir. Soyağacı ve toplumsal statülendirme kadına göre düzenlenmiştir. Bu çağlarda askeri yönleriyle öne çıkan ve tarihe savaşçı kadınlar olarak adını yazdıran bir toplum da Amazonlardır. Amazonlar, erkek üyesi olmayan bir toplumdur. Tarih boyunca hiç ayrı düşmemiş kadın ve erkeğin neden bir istisna oluşturduğu ve Amazon kadınlarının erkek ile neden yan yana durmak istemediğini elimizdeki verilerle bilemiyoruz. Bu, o günün koşulları altında gerçekleşen bir tercihtir. Bu tercihle ilgili olarak, ancak bütüne bakarak bir çıkarsama yapılabilir. Amazon adı çeşitli diller açısından incelemelere tabi tutulmuş ve fakat bir sonuca varılmamıştır. Dilbilim açısından yapılan yorumlara göre, ay, Ana Tanrıça yurdu gibi anlamlara gelmektedir. Bunlardan hangisinin doğru olduğu hakkında bir fikir birliği yoktur. Bir kısım tarihçiler ve coğrafyacıların kitaplarında konu edilmelerinin dışında Amazon kadınlarının tarihsel kimlik ve kişiliklerinin tam bir incelemesini görememekteyiz. Bu konuda bize, Anadolu’nun o çağlardaki Ana Tanrıça inanışı, matriyarkal (anaerkil) kültür ışık tutmaktadır. Amazonların tarihsel kimlik ve kişilikleri, Ana Tanrıça ve matriyarkal kültüre paralel gitmektedir. O çağlarda, Ana Tanrıça’da simgeleşen Toprak Ana kültürü, Anadolu’daki tüm toplumlar gibi Amazonlarda da inanışın temelidir. Pek çok açıdan etkilerini günümüze değin sürdüren Toprak Ana kültürü, Anadolu’daki onbin yıllık anaerkil toplum düzeninin temelidir de. Amazonlar, bu kültürün hem temsilcileri ve hem de koruyup kollayıcısıdırlar. İlerleyen tarihsel olaylar üzerindeki irdelemeler, Anadolu’da Ana Tanrıça-Toprak Ana kültürüne dayalı matriyarkal (anaerkil) toplum düzeninin, daha sonraları Yunanlılar’da ortaya çıkan Baş Tanrı Zeus ve erkek tanrılar kültürüne dayalı Patriyarkal (ataerkil) toplum düzeninin ve kuzeyden gelen kavimlerin getirdikleri ataerkil kültürün tehdidi altına girdiğini göstermektedir. Kadının, o tarihlerdeki toplumsal yerine bakarak, Amazonların misyonlarını,kaynağını Ana Tanrıça kültüründen alan matriyarkal toplum düzeni içindeki kadın statüsünün, toplumdaki yerinin sarsılması yönünde baş gösteren bu tehlikeye karşı giriştikleri bir mücadeleye dayandırmak mümkündür. Amazonlarda gördüğümüz, doğanın ona verdiği tüm yetileri elinde tutan, doğallığından ve özgürlüğünden koparılmamış kadının gücünün varabileceği noktalar ve üstesinden gelebileceği işlerdir. Amazon kadınlarının erkek üyesi olmadan yaşam kurmaları ve savaşmaları tarih boyunca hem bir giz oluşturmuş, hem bundan çekinilmiş ve hem de yadırganmıştır. Yaşadıkları çağ gözönünde bulundurulduğunda, Amazon kadınlarının savaşan bir toplum olmalarından daha doğal bir şey olamaz. O dönem toplumları, birbirleri ile sürekli savaş halindedir. Savaş o günün toplumları için bir yaşam biçimi, kendini ifade etmenin ve varlıklarını egemen kılmanın bir yoludur. Yadırganan yan, kadın iklimi ile savaşın yanyana gelmesidir. Oysa savaş da, diğer mücadeleler gibi bir mücadele biçimidir. Kadın ve mücadele ise yaradılıştan buyana zaten hep yanyanadır. Amazonlar, kadının inandığı ve koruyup kollamak istedikleri uğruna mücadele etme azminin tarihteki çarpıcı bir örneğidir. Ancak, Amazon kadınları, bugün bile bir söylence ve bir fantezi olarak görülmekten, sanata, edebiyata ve eğlenceye konu olmaktan öteye götürülmemiştir. Tarihsel kimlik ve kişiliklerinden, sahip oldukları gücü sevk ve idare etmenin başarısından yeterince söz edilmemiştir. Günümüze hakim erkek egemen unsurlar, bu konuda bir kültür birikimini ve bilinç gelişimini engellemişler yada en azından bu konuda yeterli çabayı göstermemişlerdir. Amazon gerçekliğinin, derinlerde bir yerde bir anı, bir mit olarak tutulması yeğlenmiştir. Ancak, belgelenmeyen tarihte, büyük gerçeklerin olduğunu yine tarihin kendisi bize kanıtlamıştır. Günümüz inanışları ve toplumsal bakış açıları yönünden kabul edilmesi zor da olsa, Amazonlar tarihi bir gerçekliktir. Her şeyin ötesinde Anadolu kültürünün çok değerli bir parçası ve her yönden bir potansiyelidir de. Anadolu Amazonlarının, M.Ö. 1200’lerde Karadeniz kıyılarında yaşam kurdukları ve bugünkü Samsun’un (Terme ilçesi) Themiskyra adlı bir bölgesini kendilerine başkent yaptıkları söylenmektedir. Anadolu Amazonlarının ortaya çıkışları ve ırksal soyları hakkında değişik söylenceler mevcuttur. Bunların en itibar edilenlerinden biri, ailelerinin erkek üyelerini savaşlarda yitirdikten sonra asker temelli bir kadın topluluğu olarak varlık oluşturup çevre toplumlarla savaşa devam eden, daha sonra Kafkaslarda bir devlet kuran ve daha sonra güneye sözü edilen bölgeye inen Asya kökenli kadınlar olduğudur. Diğeri ise, hititli din görevlileri olduklarıdır. Çağa ilişkin tarihsel veriler ve söylenceler her ikisiyle de örtüşmektedir. Erkek üyesi bulunmayan bu toplumda, Askeri ve sivil tüm kurumlar, kraliçeler tarafından yönetilmektedir. Amazonlar, savaşmanın yanısıra tarımla da uğraşmışlardır. Bir toplum olarak birarada yaşamasalar da, erkeklerle, kendi kültür ve inanışları doğrultusunda birlikte olmuşlar ve yeni canlılar dünyaya getirmiş, büyütmüşlerdir. Söylencelere göre, doğan erkek çocukları erkeklere vermiş, kız çocukları kendi topraklarında ve kendi kültürlerinde yetiştirmişlerdir. Amazon toplumunun egemenlik alanlarına, o dönemdeki diğer Anadolu uygarlıklarının güçlülük ve gelişmişlik verilerine ve onlarla olan ilişkilerine bakarak, Amazonların disiplinli bir orduya ve devlet yapısına sahip bulunduklarını görebiliriz. Önceleri varlıklarını ve egemenliklerini korumak üzere silahlanan Amazonlar, sonraları varlık sınırlarını genişletmiş ve çevre toplumları egemenlikleri altına almışlardır. Kaynaklara göre sınırlarını, batı ve doğu Karadeniz’e kadar genişletmişler, giderek tüm Anadolu’ya yayılmışlardır. Yunanistan’a kadar ulaştıkları ve Atina’ya girdikleri tarihsel bir gerçek olarak kabul edilmektedir. Kullandıkları karakteristik silahlar ok, yay, kargı, mızrak ve iki yanı keser kısa savaş baltasıdır. Çok iyi at binicisi oldukları ve Anadolu’ya biniciliği öğrettikleri söylenenler arasındadır. Söylencelere göre çok güçlü ve çok güzeldirler. Anadolu’nun çeşitli yörelerinde şehirler ve bu şehirlerde tapınaklar kurmuşlar bu tapınakların korumasını yapmışlardır. Tapınaklardan en önemlisi Artemis tapınağıdır. Anadolu’da kurdukları şehirler arasında Sinop, İzmir, Amasya, Efes gibi adlar geçmektedir. Şehir ve tapınak isimlerinin bir kısmı Ana Tanrıça’nın değişik adları olup, bir kısmı da Amazon kraliçelerinin isimleridir. Olağanüstü mücadeleleri ve başarıları nedeniyle mitolojide, savaş tanrısı Ares ile aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’in kızları olarak da yer almışlardır. Savaştıkları toplumlar için çok çetindirler. Bir kısım savaşlarda yenilmişler fakat soylarını ve güçlerini sürdürmeyi hep başarmışlardır. Savaştıkları toplumlardan en önemlisi sonradan patriarkal (ataerkil) bir toplum haline gelen Yunanlılar’dır. Yunanlılar, matriyarkal (anaerkil) bir kültürün üyesi ve bu kültürün koruyup kollayıcısı olan Amazonları yok etmek için sürekli mücadele etmiştir. Mitolojiye göre Amazonları yenmek ve yok etmek için olağanüstü güçlerle donatılmış kahramanlardan yardım almışlardır. Yunanlılar, o çağda bir çok yerde koloniler kurarak dünyaya egemen olmayı hedefleyen bir toplum durumundadır.Amazonlar, Yunanlılarla o dönemin üst seviyede gelişmiş bir Anadolu uygarlığı olan Truvalılar arasındaki savaşta Yunanlılara karşı Anadolu’nun savunulması için Truva’nın yanında savaşmışlar, üstün başarı göstermişler ve 9 yıl süren bu savaşın 10. yıla uzamasını sağlamışlardır. Amazonlar hakkında bilinenlerin önemli bir kısmı, ataerkil anlatımlar ve söylencelerdir. Ancak, tüm bilinenler bundan ibaret değildir. Bazı müzelerde sergilenen doğrudan yada dolaylı buluntular ve başta Kazakistan olmak üzere çeşitli ülkelerde yapılan kazı çalışmaları mevcuttur. Tarih boyunca, tüm kültür alt yapısını oluştururken Anadolu kültüründen sürekli alıntılar yaptığını bildiğimiz Yunanlılar, bu kez de yaşadıkları zamanlar boyunca hep karşılarına aldıkları
Amazonları kültür değerleri arasına katmıştır ve bir dağ köyünde her yıl Amazonların anısına şenlik düzenlemektedirler. Edinilen bilgilere göre, Rusya da, Amazonlara bir kültür olarak sahip çıkmış ve kendi topraklarında yaşadıkları inancıyla bu konuda çalışmalar yapmaktadır. Ülkemizde de, bu kültür hazinemizle ilgili olarak, son zamanlarda Samsun’daki geniş kapsamlı proje çalışmaları başta olmak üzere çeşitli yerlerde küçüklü büyüklü bazı çalışmalara başlanılmıştır.

Doğanın güçlü bir irade, sabır, zeka ve akılla donattığı, hiçbir zorluktan kaçmayan, yılmayan, üreten ve doğuştan özgür olan kadının, toplum hayatında istediği ve seçtiği her alanda kendini ifade edebilmesi, bir insan olarak onun en doğal varlık gereksinimidir.

Bu yazıdaki temel amaç, bu kültür hazinemizin gün ışığına çıkarılmasına katkıda bulunmak ve aynı zamanda, günümüzde erkek egemen kültürlere dayalı yapılanmalar içerisinde zorlu yaşam mücadelesi veren Anadolu kadınının bilincinde yeni açılımlar yaratmaktır.


damlalar


11 Şubat 2014 Salı

8 Şubat 2014 Cumartesi

Toplam Görüntülenme